Paranın işleyiş biçimini değiştirmeyi hedefleyen 5 asi hareket

Brett Scott
Para sistemleri üzerine çalışan düşünür ve yazar Brett Scott’un geçen yıl Huff Post’ta yayınlanan bir makalesinin çevirisi olan bu yazı paranın sistematiği ile derdi olan beş ana grubu mercek altına alıyor. Brett eski bir türev piyasalar broker’ı, finans ve ekonomi eğitimi var. “Heretic’s Guide To Global Finance” adlı 2013'de yayınlanmış bir kitabı var, yeni kitabı da yolda.
Çeviren: Cemil Şinasi Türün
Para sistemine dair her zaman farklı görüşler var olmuştur: Para nasıl çalışır ve daha önemlisi para kime çalışır soruları hep sorulmuştur. Nitekim, 2008 mali krizinin ardından, yeni bir dalga olarak her biri paranın anlamı konusunda birbirinden farklı fikirlere sahip, ancak ortak noktaları bu konuyu kurcalamak olan gruplar ortaya çıktı. Bitcoin misyonerlerinden modern para teorisinin savunucularına kadar fikirleri birbiriyle çelişen gruplara bölündüler.
Bunların ne için savaştıklarını anlamak için önce meydan okudukları sistemi daha iyi anlamak gereklidir.
Para sistemimiz, kullandığımız tüm paraya temel oluşturan ve ulusal merkez bankalarının ve hazinelerin desteklediği bir “temel para” üzerine kurgulanmıştır. Temel para, cüzdanlarımızdaki tüm fiziksel nakitten ve rezervlerden, yani ticari bankaların merkez bankası hesaplarında tuttuğu (ve bizim erişimimize açık olmayan) dijital formattaki diğer paralardan oluşur.
Ticari bankalar para miktarını, merkez bankasında yatan para tabakasının üzerine ikinci bir tabaka ihraç ederek arttırırlar. Hesaplarımızda mevduat olarak görülen ticari banka parasını yaratma işini, kimi kaynaklarda “kısmi rezerv bankacılığı” da denilen, paranın kredi olarak yaratılması sürecinin sonucunda yaparlar.
Bunun detayları -özellikle uluslararası düzeyde- hayli ince ve karmaşıktır, adeta bu kurumların parayı ihraç ve itfasıyla (paranın basılması ve piyasadan çekmesi) paranın nefes alması eşdeğerdir. Parasal reform arayışında olan gruplar bu hadisenin farklı unsurlarını hedefliyorlar. İşte bunlardan beş tanesi:
- Hükümetin Para Savaşçıları
Güneş gökte yükseliyor deriz, ama gerçekte güneş sabittir ve bu dünyanın dönmesi ile ortaya çıkan bir algı yanılmasıdır. Modern para teorisi de, devletin bastığı paralar hakkındaki düşüncelerimizin benzer bir yanılgı sonucu ortaya çıktığını savunuyor. Genellikle federal bir hükümetin vergilerle “para topladığını”, harcadıklarının da bu para olduğunu iddia ederiz, ancak gerçekte olan bunun tersidir: Devlet kurumları parayı önce harcama yoluyla ihraç edip daha sonra onu vergilendirme ile geri toplarlar. Hem zaten parayı devlet basıyorsa neden vergi olarak halktan topluyor olsun ki?
İşte Modern Para Teorisinin (MMT) savunucularının iddiası bu; federal bir hükümetin sıradan bir ev veya işletme gibi parasız kalacağı fikri bir algı yanılgısıdır. Bir hükümet, eğer kendi bağımsız (özerk) parasını basma yetkisine sahip değilse veya para basmasına yapay bir siyasi sınırlama konulduysa ancak o zaman parasız kalabilir. Örneğin, kendi paralarını bırakıp euro’ya geçen Avrupa devletleri gibi. Bu ikinci örnekteki ülkelerde hükümetler halktan parayı önce vergi yoluyla geri çağırıp ancak ondan sonra başka yerde yeniden harcayabilirler.
Bu düşüncelerinden dolayıdır ki, Modern Para Teorisi savunucuları, eğitim ve sağlık harcamalarını kasada paramız yok diyerek engellemek isteyen muhafazakarlara kuşkuyla bakarlar.
“Kendi para birimleri üzerinde mutlak kontrole sahip hükümetler her zaman politik önceliklerinin maliyetini karşılayabilirler” diyor New York Bard Üniversitesi’nin Levy Ekonomi Enstitüsü’nde ekonomi profesörü olan Pavlina Tcherneva.
Modern para teorsine göre eğer çalışmak isteyen işsiz insanlar varsa ve çalışmaları için kaynak da mevcutsa, federal bir hükümet enflasyona neden olmadan yeni para basabilir, zira para arzındaki artış, üretimdeki artışla karşılanacaktır. Profesör Stephanie Kelton’a göre amaç, “kamusal para kaynaklarının, enflasyonu hızlandırmadan yine kamu yararına hizmet etmek için kullanılmasıdır”. Prof. Kelton, Stony Brook Üniversitesi kamu politikaları ve ekonomi profesörü, aynı zamanda da Senatör Bernie Sanders’ın da eski kıdemli danışmanı.
2. Banka-Parası Reformistleri
Bir diğer reformcu grup da ticari bankaların para sistemini hedef alıyor. Onlara göre, bu sistem istikrarsızlık, aşırı borçluluk ve bankaların elinde güç yoğunlaşmasına sebep oluyor; hatırlarsanız aynı bankalar bizi 2008 mali krizine sürüklemişlerdi.
Banka para reformu grupları arasında Amerikan Para Enstitüsü , Artı Para ve Para Reformu için Uluslararası Hareket sayılabilir. Ticari bankalar kredi verirken yeni para yaratıyorlar. Banka reformunun ılımlı kanadı bu tezi savunuyor zira devlet onlara bu ayrıcalığı veriyor diyorlar, dolayısıyla da bankaların daha fazla demokratik denetime tabi olmaları gerektiğini savunuyorlar. Banka reformcularının sert kanadı ise bankalar tarafından para yaratılmasının tamamen yasaklanması gerektiği görüşünde.
Bankaların bastığı parayı azaltmak için başlatılan hareket, modern para teorisine göre daha fazla politik çeşni içermekte; artık hayatta olmayan ekonomist Murray Rothbard gibi liberteryenler tarafından desteklendiği gibi Irving Fisher gibi neo-klasik bir ekonomist ve Birleşik Krallık Yeşiller Partisi gibi solcu taraftarları da var bu görüşün. Bu parti, bankaların para yaratma izni olmasının çevre krizlerine ve şirketlerin mutlak hakimiyetine yol açtığına inanıyor.
Bütün bu grupların çare reçeteleri de aynı değil elbette: İngiltere merkezli bir araştırma ve siyasi kampanya kuruluşu olan Pozitif Para grubunun talebi ise, para yaratma gücünün yalnızca demokratik, hesap verebilir, şeffaf kamu organlarına verilmesi ve hepimizin Merkez Bankası’nda hesaplarının olabildiği bir “egemen para” sistemine geçilmesidir. Ancak dikkat edilirse, bu öneri, bankaların hesaplarında görünen paranın tamamını kasalarında tutmalarını gerekli kılacak olan tam rezerv bankacılığı önerisiyle aynı şey değildir.
3. Kriptopara Misyonerleri
Kriptopara misyonerleri sadece ulusal ve banka para sistemlerini reddetmekle kalmıyorlar, aynı zamanda paranın (yasal olsa da belli bir üretim karşılığında ve “havadan”) borç olarak yaratıldığı fikrini de tamamen reddediyorlar. Onun yerine bir “emtia parası” (yani paranın havadan değil de bir nesneye karşılık üretilmesi) sistemi öneriyorlar. Bu konuda bayrağı devraldıkları grup ise, para yerine altın kullanılmasını öneren “altınböcekler”.
Bitcoin ile başlayan hareket en iyi para sisteminin politik tartışmaların dışında kalması gerektiğini savunuyor. Bu düşünce, sistemlerin politikacılar ve kanunları tarafından belirlenmesinden ziyade bunları Tanrı’nın, fiziğin veya matematiğin sınırlaması gerektiğini söyleyen felsefi bir gelenekten geliyor. Altın için örneğin, bu doğal sınırı, yani ne kadar altın bulunup ne kadarının çıkarılabilir olduğunun sınırını jeoloji bilimi belirler. Bitcoin’in durumunda, hangi zaman aralığında kaç adet bitcoin üretileceği konusunda yazılım tarafında konulmuş katı bir sınırlama var ve isteyen misyonerler, adeta bir emtiayı yeryüzüne çıkarır gibi, sınırlı sayıdaki dijital paranın madenciliğine soyundurulurlar.
Koyu bitcoin taraftarları, hakiki paranın kazılarak çıkarılması gereken sınırlı sayıda bir tür emtia olduğuna, doğrusunun bu olması gerektiğine inandıkları için, bankalar ve ülkeler tarafından çıkarılan fiat paraların da sahtekar rejimler tarafından bize dayatılan yapay, uydurma paralar olduğuna eminler. Kriptoparacıların, insanlar tarafından işletilen kurumların güvenilmez, matematiğin ve pazar dinamiklerinin ise kendiliğinden tanrısal olduğuna inanan bağnaz bir tarafları vardır.
MMT gibi teoriler, kollektif toplumsal ve siyasi kurumları dayanak olarak alırken bitcoin misyonerleri siyasi kurumları aptalca bulmaktalar. Bu güvensiz tavırları bize gösteriyor ki, bitcoin hareketi fiat para sistemleri ile olduğu kadar kendi içindeki farklı kripto-para grupları ile de çatışma halinde. Ne var ki, tüm para reformcuları arasında en çok zengin bu grupta ve ne ironiktir ki zengin olanlarının milyonları da o beğenmedikleri fiat para cinsinden.
4. Yerelciler
Kriptoparalardan önce de alternatif para denemeleri ile dolu bir tarih var. Bu alternatif para birimi varyantları, karışılıklı borç-alacak sistemlerinden tutun, (kaç kredi kazandığınızı ölçmekte zamanın kullanıldığı) zaman bankalarına, İngiltere merkezli Brixton poundu gibi yerel paralara ve İsviçre esnafının kendine özgü parası Wir’e kadar uzanan bir yelpazede yer alıyorlar.
Gelenekçiler de büyük ölçekli devlet para sistemleri konusunda şüpheciler, ancak onları robotik algoritmalarla değiştirmek yerine küçük ölçekli toplulukların para sistemlerinin kararlarını kendi ellerine almasını tercih ediyorlar.
Kriptopara savunucularının aksine “havadan yaratılma” parayla bir sorunları yok. Onların problemi kimin bu krediyi üreteceği ve hangi ölçekte yapması gerektiğine karar verme konusunda ortaya çıkıyor. Büyük ölçekli sistemler insanları yabancılaştırır ve sıkı sıkıya bağlı toplulukların arasını bozar diye inanıyorlar.
Örneğin Sardunya’daki Sardex isimli karşılıklı borç verme-alma sistemi, genişleyen ve daralan para fikrini reddetmiyor, sadece hangi şartlar altında bunun olacağına karar vermek üzere ada boyutunda bir topluluğu bir araya getiriyor.
Diğer hareketler seslerini duyurmaya çalışırken, yerel para meraklıları çoğunlukla, dayanıklı yapılar inşa etmek üzere düşük maaşa çalışan mütevazı ve radarın altında kalmayı tercih eden kişiler.
“Yerel para sistemleri paranın nasıl üretildiği ezberini bozuyor” diyor Yeni Ekonomi Vakfından Duncan McCann, “ekonomileri yeniden yerelleştirmek amacıyla paranın kimlere ve neye harcanabileceği, çevresel değerlerin korunması ve küçük işletmelerin teşvik edilmesi önem kazanıyor”.
5. Kripto-Kredi İttifakı: Karşılıklı kredi ve blokzinciri elele.
Bu sonuncu grup, hareketlerin en az bilineni, ancak belki de en heyecan verici olanıdır. Yeni oluşmaya başlayan Trustlines, Holochain, Sikoba, Waba ve Defterhane gibi girişimler karşılıklı borç-alacak gibi alternatif para sistemleri ile blokzinciri sistemlerini ortak bir paydada buluşturmayı denemekteler. Emtia parayı geriye gidiş olarak gören modern para teorisyenleriyle ve kriptoparacılarla ortak noktaları ise hepsinin merkezi parayı bypass etmek istemeleri.
Kriptoparalar hayli yaratıcı çözümler ürettiler ancak ne yazık ki bunun çoğu zehirli spekülasyonlara kurban edildi. Öte yandan, yerelci borç-alacak hareketleri güçlü fikirlere sahipti ancak seslerini duyurma mücadelesinde zayıf kaldılar. Kripto-kredi inovatörleri ise her ikisinin de kusurları çözerek bu ikisini birleştirmenin yaratıcı olasılıklarını araştırmaktalar.